Quantcast
Channel: Fili tuttuğum yerden bir de ben tarif edeyim...
Viewing all articles
Browse latest Browse all 101

Çiftçiniz ve Sütçünüzle Tanışıyor Musunuz?

$
0
0
Çiftçinle tanış, yerel yiyeceklerle beslen.

Şehir çocuğuyum. Ömrüm okul ve ev arasında geçti. Yaz tatillerinde bile gidebileceğim bir köyümüz yoktu. Ne bir tavuğun altından yumurta almışlığım, ne de dalından domates koparıp yemişliğim vardı. Merak da etmiyordum doğrusu, insan nasıl yetişirse, "normal" algısı da o yönde oluyor. Sonra doğum yaptım ve bebeğimin minicik midesine gidecek o ilk yiyeceklerin nereden geldiklerini, nasıl bir ortamda yetiştiklerini merak eder oldum.

İlk başta en güvenilir metot organik beslenmeymiş gibi geldi. Zaten kucağımda küçücük bebekle alışveriş yapmak pek cazip gelmiyordu, eve sipariş ediyordum: 

Eve haftalık organik paketimizi getiren kişinin, ürünlerden bir kısmını bizzat yetiştiren çiftçi olduğunu öğrendim ödemeleri yapmak için kapı önünde geçirdiğimiz kısacık sohbetlerde. Organik pazarda tezgahı olduğunu söyledi, merak ettim. Kızım da büyümüştü, organik pazara gitmeye başladım. Daha önceleri de semt pazarına giderdim ucuz ve taze ürün bulmak için. Ama semt pazarında üreticiler değil, satıcılar vardı. Organik pazarda ise hemen hemen herkes ürettiği malı satıyordu. Çok ilgimi çekti... Artık organik sertifikasına değil, sohbet ettiğim insanlara güvenerek ürünü alıyordum. 

Bilahare küçük bir Akdeniz kasabasına taşındım. Her hafta köylü pazarı kuruluyordu. Köylüler kendi ürettikleri malları satıyorlardı. Köylülerle tanıştım, evlerine konuk oldum. Organik sertifikası var diye kilometrelerce öteden koli ile yiyecek taşımayı saçma buldum. Yiyecek ne kadar kısa süre içinde tüketilirse o kadar az besin değerini kaybetmiş olur. Meyve ve sebzeler de "canlı"dır ve koparıldıkları andan itibaren ölmeye yani çürümeye başlarlar. Ne kadar kısa süre içinde yerseniz, size o kadar fayda sağlarlar.

Ayrıca üreticisini ve üretim koşullarını bildiğim ürünü tüketmek çok ayrı bir keyif veriyor insana. Hele ki üreticiyle ortak hareket ediyor olmak bambaşka bir duygu, siz onun ürününe para verip onun geçimini sağlıyorsunuz, o da size sağlıklı yiyecekler temin edip sizin beslenmenizi ve sağlıklı olmanızı temin ediyor. Her iki taraf da birbirini destekliyor, bir birliktelik duygusu yaratıyor.

Sıklıkla alışveriş yaptığım iki üreticide biraz utanarak ve çekinerek de olsa birkaç kare fotoğraf çektim, onları paylaşmak istiyorum:


Burası Yeniköy'de bir ahır.

Bu ahırın sahibi Nurten Yenge. Yukarıda görünen annesine tıpatıp benzeyen bir buzağı. Ahırda 3 inek vardı, bu yaz iki de buzağı eklendi. Nurten Yenge akşam 20.00'da yatıyor, sabah 03.00'da kalkıyor. İlk iş ineklerinin bakımını yapıyor. İnekler normal hava koşullarında yaz kış otlamaya çıkarılıyor.


Nurten Yenge'nin inekleri için topladığı otlar.

İneklerin kapalı kaldığı yağışlı günlerde yemeleri için Nurten Yenge onlara ot topluyor. Bu otlar ahırın girişinde, üstü kapalı bir veranda da çuval içinde duruyor. Bir de saman veriyor ineklerine, kışın bitki örtüsü yeterli gelmiyor çünkü.

Önde görülen buğday tarlası, küçük bir alan. Çitlerin arkasında ise başka bir bahçede tavuklar var. Tavuklar ineklerin dışkısını beklediler bir heves, ben fotoğraflarken de dışkıda eşeleniyorlardı. Buğday tarlasına giremiyorlar, girerlerse tüm bitkileri yiyorlarmış. Yan tarafta tavuklara özgü başka bir bahçe var.


Nurten Yenge ineklerinin altını temizlemeden yatmıyor, çünkü inekleri temiz yerde uyusunlar istiyor. Başka işleri de var ama ineklerinden de gelir elde ediyor. Ben zaman zaman sütümü, tereyağımı Nurten Yenge'den alıyorum. Müthiş enerji dolu, minicik bir kadın, sürekli vızır vızır koşturuyor. Her gidişimizde kızıma şeker ikram ediyor. 5 litrelik sütü 8 TL'ye satıyor. 10 TL verirsem mahcup olmamak için 2 TL'sini yanında bulunduruyor, böyle de bir insan.

İneklerin sütleri kaynatıldığında üstü böyle sapsarı kaymak tutuyor.

Burası da Kasaba Köyü'nde bir ahır.

Sütümü çoğu zaman Mukaddes Teyze'den alıyorum. Mukaddes Teyze Kasaba Köyü'nde eşi, oğlu, gelini ve iki torunu ile birlikte yaşıyor. Diğer oğlunun evi de kendi bahçesi içinde kalıyor, ondan da torunları var. Eşinin emekli maaşı var. Birlikte yaşadığı oğlu da köydeki bir fabrikada haftanın 6 günü çalışıyor. Bir günlük izninde de annesi ile birlikte alış veriş yaptığım pazara gelip, yetiştirdiği ürünleri satıyorlar. Neşe dolu, güler yüzlü insanlar.

3 tane ineği var. Tereyağını, köy peynirini kendisi yapıyor. Hem ailesi yiyor, artanını da satıyorlar. Bana cep telefonu numarasını verdi. Pazara gidemeyeceğim günler haber veriyorum ki benim için ayırdıkları sütü satmadan evlerine geri götürmek zorunda kalmasınlar, çünkü benim gelmemi bekliyorlar. Mart ayı civarında Mukaddes Teyze beni uyarıyor: "Hayvanlar tamamen dışarıda otlamaya başladılar. Bu nedenle sütün tadı değişti. Tereyağımız da artık kışınki gibi beyaz değil, sarı olacak.". İnsan daha başka ne ister?


Mukaddes Teyze'nin yer sofrasında kendi üretimleri olmayan hiçbir şey yok.

Bizim kasabadaki pek meşgul hanımların evlerine misafir gelecek diye akılları çıkarken, hayvan bakan, sebze yetiştiren Mukaddes Teyze beni evine konuk etti. Sofrasını kurdu, bir de elim boş gitmeyeyim diye hediye verdi bana, kendi salçası tarhanası... Hangimiz evimize gelen misafire hediye veriyoruz?

Mukaddes Teyze'nin serası

Mukaddes Teyze çoğunlukla yeşillik yetiştiriyor. Maydanoz, kuzu kulağı, dereotu, roka, kıvırcık salatanın her türü, yeşil soğan, pırasa vs.


Mukaddes Teyze benim için bahçesinden hediyeler devşirirken.

Mukaddes Teyze'nin oğlu da bahçenin diğer tarafında hediye ararken.


Mukaddes Teyze'nin değişik cinslerde müthiş balkabakları yetiştirdiğini de söylemiş miydim?
Bamya da var.

Bamya tohumu isteyip sevdiklerime göndereceğim bu sene.

Ben bu kırmızı biberlerden aldım. Kuruttum. Hem pişirirken yemeklere bütün bütün katıyorum, hem de bilendırdan geçirdim, yemeklere kırmızı pul biber yerine ekiyorum.
Bu da biberlerin kurutulmuş hali...

İşte Mukaddes Teyze'nin biberleri bizim evde....



Mukaddes Teyze'nin bahçesi ve serası organik ekim için gerekli olan ana yoldan bilmem kaç kilometre içeride olma zorunluluğunu karşılıyor.

Bu da sevimli köpekleri. Hiçbir çiftlik köpeksiz kalmamalı :)

Bu kadar çalışan insanlar bir de odun kesiyorlar kendileri için. Hepsi de sapasağlam insanlar, maşallah diyeyim.
Bir de benim pazardan tavuk aldığımı görünce kızdılar. "Bize söyle önceden, biz sana keser getiririz" dediler. Mukaddes Teyze ağırlığı ile, hali tavrı ile pazardaki herkesten daha farklı bir insan, uzaktan görünce bile anlaşılıyor. Ben ahlakın bir bütün olduğuna inanırım. Örneğin karısını aldatmış adama iş hayatında da güvenmem. O konuda ahlaksız, bu konuda ahlaklı olunabileceğine inanmam. O nedenle bence eğer bir insan güvenilir biriyse iş hayatında da güvenilirdir. Pazarda aldatıldığım da oldu ama sonunda güvenilir olanları ayırt etmeyi başardım sanırım.

Özgür gezen tavuklar...
Bulunduğum bölgede organik ürün bulmak zor, yerel yetiştiriciye ulaşmak ise kolay. İstanbul'da durum tam tersi. Yine de yaşadığım yer olan Halkalı çevresinde hem tarım yapan hem de sütçülük yapanları bulmuştum, bizzat gidip hem muhabbet ediyor hem de alışveriş yapıyordum. Biraz daha uzağa gitmeyi göze alabilenler için yakında Çatalca var. Sarıyer ve Beykoz köyleri var ama üçüncü köprüden sonra durum ne olur bilemiyorum. Köylere bizzat gitmek istemeyenler için organik yazımda yer verdiğim organik pazarlar haricinde, Kasımpaşa Kastamonu Pazarı'nda diğer adıyla Tarihi İnebolu pazarında Kastamonulu üreticilerle bizzat tanışarak alışveriş yapılabilir ( Şuradan bir fotoğraflara göz gezdirin lütfen: http://cafefernando.com/turkce/kasimpasa-kastamonu-pazari/). Üsküdar'ın meşhur Cuma Pazarı'nda da Kandıralı Köylüler'in satış yaptıkları bir bölüm var. Bunlar benim bildiklerim, tanıdıklarımın alışveriş yaptıkları yerler. Başkaları da vardır muhakkak, konu komşu ile biraz muhabbet, esnafa bir iki soru ile rahatlıkla bulunur yakındaki köylü pazarı bölgeleri ve varsa yerel yetiştirici ve besicilerin yerleri.

(Organik beslenme ile ilgili bir görüş için bkz: http://sormabulmadunyasi.blogspot.com/2011/12/organik-besin-yemeli-miyiz.html)

Neden yerel çiftçilerden beslenmeliyiz?

  • Yerel üreticilerden beslenmek hem sağlığınıza, hem aile bütçenize, hem de çevreye katkı sağlar.
  • Mevsiminde yenen yiyecekler lezzetinin doruğundadır, bol bulunurlar ve bol oldukları için ucuzdurlar.


Pembe tatlı elma zaten mevsim dışı bulunmuyor, mevsiminde de kilosu 1,5 TL.
  • Yerel üreticilere harcanan bir lira, yerel ekonomi içinde iki kat daha fazla gelir üretir. Migros'tan alışveriş yaparken harcamamızın bir kısmı ile İsviçre ekonomisini desteklediğimizi akılda tutmakta fayda var.

Mevsiminde narın kilosu 1 TL.

  • Yerel üretim içinde beslenen hayvanlar daha insanca muamele görür ("İnsanca" kelimesi burada günümüzde yaşayan insanların gerçek davranışlarını değil de olmasını arzuladığımız daha güzel ve düşsel bir dünyadaki davranışları kastetmek üzere kullanılmıştır.).

Mukaddes Teyze'den aldığım horoz ibiğinin altında duran iri yumurta ördek yumurtası. Begonvilin altında duran ise tavuk yumurtası... Tavuk yumurtasını aldığım kadın da bir keçi çobanı, tüm gününü keçilerle birlikte dağda bayırda geçiriyor, tavukları kendi kendilerine etrafta dolanıyorlar.

  • Yerel gıda dünyayı dolaşarak başka ülkelerden gelmiş olan veya en iyi koşullarda yetişse bile ülkenin diğer ucundan size kadar gelen yiyeceklerden daha besleyicidir, sağlığınız ve bağışıklık sisteminiz için daha faydalıdır. (Ülkenin diğer ucundan kolilerle yiyecek getirtmenin bence hiçbir manası yok.)

İşte yumurta böyle de güzel bir şey :)

  • Dedelerimiz ve önceki nesillerin tümü yerel besleniyorlardı. Kendi bulunduğumuz toprak üzerinde yetişen yiyecekleri yemek sezgisel olarak bizden bir parçadır. (TRT'de Reçetesiz Hayat isimli bir program yapıyordu Dr. Yasemin Bradley. Bir programında denk gelmiştim. Uzun ömürlü insanların yaşadığı bir köyde tarçın istemiş, tüm köye haber salmışlar da tarçın bulamamışlar. Köylüler "Bizim köyde tarçın yetişmez ki?" demişler. Şu röportajında da uzun yaşayan insanların kendi yetiştirdikleri ürünlerle beslenen kişiler olduklarını söylüyor: http://www.trthaberdd.com/haber/detay/110/dr_yasemin_bradleyle_recetesiz_hayat)


  • Tanıdığınız bir köylüden alışveriş yaparken onun işini madden desteklediğinizi hissetmek güzel bir duygudur. Yetiştiriciliği ve besiciliği insanlar kendi ailelerinden öğreniyorlar ve bir sonraki nesle öğretebilmek yani işlerini devam ettirebilmek için sizin desteğinize ihtiyaçları var.
Bir amca bu tahta işlerini elleriyle yapıyor. Hangi ağaçtan yaptığını, özelliklerini tek tek anlatıyor. İstanbul'da tahta düğme bulabilen var mı? Düğmelerin hemen hemen hepsi artık plastikten yapılıyor.

  • Mevsiminde ve dalından koparılır koparılmaz yenilen gıda daha lezzetlidir.
 
Papatyalarla birlikte mis kokulu çilekler de çıkıyor.
    • Yerel üreticiler küçük veya orta ölçekli çiftçilerdir. Bu tür çiftliklerde daha sürdürülebilir yöntemlerle yetiştiricilik yapılır ve bu da hem vücudunuz hem de dünya için daha sağlıklıdır. Üzerinden uçakla uçulup, uçaktan kimyasal ilaçlama yapılacak kadar geniş alanlardaki tek tip yiyeceklerin yetiştirilmesi için daha fazla kimyasal ilaç kullanılmak zorunda kalınıyor.
     
    Satıcının tezgahındaki ürün bu kadar. 3 kilo havuç almak isteseniz yok. Çünkü üretebildiği bu kadar, belli ki küçük ölçekli bir çiftçi.
      • Yerel yiyecekler masanıza gelinceye kadar konvansiyonel yiyeceklerden 30 kez daha kısa mesafe kat eder (Süpermarketlerde satılan yiyeceklerin kat ettiği mesafe ortalama 2500 kilometre iken köylü pazarındaki yiyecekler ortalama 80 kilometre yol katederler).
       
      Marketteki hazır turşu ile bunun katettiği mesafe aynı olabilir mi?
        •  Yerel beslenirseniz yiyecekleriniz ile doğrudan bir bağınız olur; yiyeceğin nereden geldiğini bilir ve hatta onu yetiştiren kişiyi tanırsınız.
        •  Yerel ürünlerle hazırlanmış bir sofra kurduğunuzda gurur duygusu hissedersiniz. Yediğiniz gıdayı yetiştirmiş olan köylü de yetiştirdiği ürünle benzer şekilde gurur duyar.
        •  Yerel yetiştirilmiş ürünler unutulmaz bir hikaye yaratılar. Gıdaların masanıza gelene kadar başlarından geçenlerin hikayesini bilmek, yemek keyfinin güçlü bir parçasıdır.
        • Köylü pazarlarında aradığınız her şeyi bulabilirsiniz. Sebze meyve dışında tahıllar, bakliyatlar, konserveler, tarhana, pekmez, bal, peynir zeytin vs. hemen hemen her tür yiyecek ihtiyacınızı karşılayabilirsiniz.
        •  Köylü pazarından alışveriş etmek daha eğlencelidir, pazar çok renkli ve güzeldir, insanları izlemek mümkündür ve üstelik açık havadadır. 
          Bulunduğumuz kasaba meydanında "Buralarda çiğ taze fasulye, havuç ve kırmızı lahana yiyerek dolaşan bir kız var mı?" diye sorarsanız bize ulaşmanız çok kolay olur :)


          Viewing all articles
          Browse latest Browse all 101

          Trending Articles


          Mide ağrısı için


          Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


          Şekilli süslü hazır floodlar


          Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


          Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


          Yildiz yükseltme


          yc82


          !!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


          Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


          SCCM 2012 Client Installation issue